kstb

telsim

10-12-2019 17:47 GÜNDEM

CUMHURBAŞKANLIĞI BÜTÇESİNE İLİŞKİN GÖRÜŞMELER DEVAM EDİYOR

Cumhuriyet Meclis Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülüyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI BÜTÇESİNE İLİŞKİN GÖRÜŞMELER DEVAM EDİYOR

Cumhuriyet Meclis Genel Kurulu’nda Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülüyor.
CTP Milletvekili Fikri Toros konuşmasında, UBP’nin kafa karışıklığından kurtulması ve siyasi vizyonunu belirlemesi gerektiğini söyleyerek, “ya Kıbrıs Cumhuriyetinden doğan haklardan vazgeçin, ya da KKTC’yi tanıtmak için ciddi çaba harcayın” dedi. 
Toros, Cumhurbaşkanlığı bütçesine yapılan artışın düşük olduğuna işaret ederek, bunun hükümetin bu makama verdiği önemin göstergesi olduğunu kaydetti. 
Doğalgaz konusunun giderek önem kazandığı bu dönemde Cumhurbaşkanlığı’nda bir enerji birimi kurulmasına ihtiyaç duyulduğundan kapasite artışı ihtiyacı bulunduğunu söyleyen Toros, ayrılan bütçenin buna olanak tanımadığını belirtti. 
Toros, Kıbrıs Türk toplumunun 1960 öncelerinden başlayarak siyasi eşitlik mücadelesi verdiğini söyleyerek, 2004 yılı referandumunda Rumların hayır dediğini ancak tarihi bir hata yapılarak Kıbrıs’ı Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB’a alınmasına rağmen Kıbrıs Türk toplumunun federal çözüme olan bağlılığını defalarca kez teyit ettiğini ifade etti. 
Toros, federal çözüm modeli başarıya ulaşmamasına rağmen bu müzakerelerin tükendiğini söylemenin ve bazı farklı modelleri dile getirmenin “hayal ürünü ve halkı yanıltma” olduğunu belirterek, bu söylemlerin Kıbrıslı Türkleri dünyadan izole etme tehlikesi taşıdığını söyledi. 
Siyasi eşitlik, mülkiyet,  toprak, güvenlik ve garantiler başlıklarında sağlanan yakınlaşmalara değinen Toros, Crans Montana konferansı ile tüm dünyanın Türkiye ile birlikte Türk tarafının federal çözüm için mücadelesini görerek, teyit ettiğini vurguladı.
Toros, BM Genel Sekreteri’nin özel danışmanı Jane Holl Lute’un temasları sırasında Rum liderin etkin katılım, dönüşümlü başkanlık ve siyasi eşitliğe yönelik görüşlerinin geriye gittiğinin ortaya çıktığını söyledi.
Rum tarafının bazı lisans ve ticari anlaşmalar yaptığını, sondaj faaliyetlerine başladığına işaret eden Toros, Türkiye’nin kendi ve Kıbrıs Türk halkının hakların korumaya yönelik faaliyetler başlattığını belirtti. 
Toros, tüm bu gerginlikler üzerine Berlin’de toplantı gerçekleştirildiğini ve liderlerin federasyon modelini teyit ettiklerini ancak beşli konferansın Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasına kaldığını ve bunun kendilerini üzdüğünü ifade etti. 
Beşli konferansa kadar sorunlu alanlarda uzlaşıya varılması için bir alan oluşturulması gerektiğini dile getiren Toros, Cumhurbaşkanından beklentisinin bu olduğunu belirtti. 
UBP-HP hükümetinin federasyondan korktuğunu ve federasyon olursa Kıbrıslı Türklerin yok olacağı söylemi geliştirdiklerini kaydeden Toros, tam tersi, federal Kıbrıs gerçekleşirse AB’yi yönetecek bir üye ülkenin başkanını seçeceğini ve ilhak tehlikesinin de ortadan kalkacağını söyledi. 
Kıbrıs sorununun iki toplum arasında olduğunu ama sorunun evrilerek, diğer ülkelerle Türkiye’ye sıkıntı yarattığını ifade eden Toros, Cumhurbaşkanlığının yürüttüğü faaliyetlerin, dolayısıyla bütçesinin de artırılması gerektiğini söyledi. Toros, CTP’nin bütçeye olumlu oy vereceğini belirtti. 
AKANSOY
CTP Milletvekili Asım Akansoy da konuşmasında, örtülü ödenek konusunun çeşitli zamanlarda konu olduğunu ancak Kıbrıs görüşmelerinde bu ve benzeri kaynaklara ihtiyaç olduğundan, bu kaynağın kişi bağlamında değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi. 
Akansoy, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın çalışmalarından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, ambargolar altındaki ülkenin her alanda kuşatıldığı düşünüldüğünde bu gibi toplulukların Kıbrıs Türk halkının kültür alanında sesini duyurduğunu kaydetti. 
Kıbrıs görüşmelerinin Kıbrıs Türk tarafının istemiyle 1955’lerden bugüne federasyon teziyle sürdürüldüğünü ifade eden Akansoy, bunun Türk resmi tezi olduğuna işaret etti. Özellikle Türkiye’nin Kıbrıs’ta iki kesimliliği savunduğunu ifade eden Akansoy, Türkiye’nin eski Başbakanlarından Bülent Ecevit’in konuşmalarından konuya ilişkin kesitler okudu. 
Türkiye’nin de bugüne kadar Kıbrıs’ta federasyon dışında bir formülü ortaya koymadığını ancak iki tarafta da söylemlerde çok farklı fikirlerin ortaya atıldığını, algı operasyonları yapıldığını ve güven yaratılmadığını ifade eden Akansoy, geçmişten bugüne yaşanan süreçleri değerlendirdi. 
Akansoy, bu süreçte Rum liderin zaman kazanmaya yönelik girişimler yaptığını ve doğalgaz sürecinde elini güçlendirmek için hamleler yaptığını anlatarak, eleştirdi ve bu tip yaklaşımların Kıbrıs Türk tarafını süreçte gerileterek zaman kaybettirdiğini söyledi. 
Crans Montana sonrasında Türk tarafının çok güçlü bir duruş sergilediğini, sıfırdan müzakereye başlamaya “hayır” dediğini, sonuç odaklı bir süreç istediğini ifade eden Akansoy, 25 Kasım Berlin görüşmesine kadar geçen sürece değinerek, Crans Montana’da raydan çıkan treni raya geri sokan bir karara imza atıldığını kaydetti. Akansoy, parti olarak burada ortaya çıkan karara olumlu baktıklarını ancak tatmin edici bulmadıklarını çünkü artık sonuç istediklerini belirterek statükonun sürdürülemeyeceğini vurguladı. 
Kıbrıs konusuna siyasi değil hayati bir mesele olarak baktıklarını ifade eden Akansoy, Kıbrıs’ta artık her iki toplumu da rahatlatacak adımların atılmasının gerekliliğine işaret etti ve Kıbrıs’ta sorunun sadece doğalgaz paylaşımı olmadığını, çok daha derin olduğunu söyledi.
Nisan 2020’de Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğunu ve halkın iradesini sandığa yansıtacağını ifade eden Akansoy, önemli olanın Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını ileriye taşımak olduğunu kaydetti. Akansoy, Kıbrıs konusuyla ilgili ciddi bir ortak politika belirlenmesi ve çözümsüzlük durumunda ne yapılacağının ortaya konması gerektiğini vurguladı. 
BM parametrelerinin dışına çıkılmasının zaman kaybından başka bir işe yaramayacağını ifade eden Akansoy, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin hayırlı olmasını temenni etti. 
NAMİ
CTP Milletvekili Özdil Nami de, Cumhurbaşkanlığı bütçesini değerlendirirken neyin değerlendirildiğinin önem taşıdığını, çünkü geçmişte görev alan kişilerin de şimdi görevi üstlenen kişilerin de Kıbrıs Türk halkının hakları için her türlü özveri çalışmayı ortaya koyduğunu, üstüne düşen görevi yaptığını ancak her zaman Rum tarafının kaçtığını kaydetti. 
Nami, KKTC’nin sadece Türkiye tarafından tanındığını, birçok platformda yer aldığını ancak kardeş ülke olarak bilinen ülkelerin bile tanımadığını belirterek, ambargonun hafifletilmesi için adım bile atılmadığını ve tek desteğin AB’dan geldiğini ancak onun da cılız bir adım olduğunu anlattı. 
Geçmişte KKTC’nin tanıtılması için gerekli adımların atıldığını ancak karşılık bulmadığına işaret eden Nami, bunun zor olduğunu çünkü BM kararının net olduğunu belirterek, karara atıfta bulundu. 
Özdil Nami, Kıbrıs müzakerelerine yönelik değerlendirmelerde bulunarak, Türkiye’nin müzakereleri yürüten heyete herhangi bir müdahalede bulunmadığını ancak garantörlük hakkında söz sahibi olduğunu ifade ederek, süreçlerin Türkiye ile birlikte yürütüldüğünü ve Kıbrıs Türk halkının haklarına hiçbir zaman halel getirilmediğini söyledi. 
Rum tarafının bu süreçte üzerindeki baskıyı atmak ve Türk tarafını suçlu göstermek için çaba harcadığını, hükümetin de bu konudaki açıklamaları ve uygulamaları ile Rum tarafına fırsat verdiğini kaydeden Nami, artık Rum tarafının üzerinde baskı oluşturacak politikaların hayata geçirilmesinin önemine işaret etti. 
Nami, amacın statükonun bitirilmesi olması gerektiğini ifade ederek, Rum tarafını da bu yönde sıkıştırmanın önemine değindi ve bu amaçla Cumhurbaşkanlığı makamına hep birlikte destek verilmesinin önemine işaret etti. 
Kıbrıs Türk tarafından çıkacak tek sesin ve tek talebin, BM ve Rum tarafı üzerinde baskı kurulmasına ve ambargoların kaldırılmasına olumlu katkı yapacağını ifade eden Nami, sonuç odaklı ve takvimli bir yeni sürece önem verdiklerini, bu konuda Cumhurbaşkanına destek verilmesi gerektiğine değindi. 
Cumhurbaşkanlığı makamının önemli bir makam olduğunu ve dünyada tanınan, kabul gören tek makam olduğunu, bu yüzden gerekli önemin verilmesi gerektiğini kaydeden Nami, lobiciliğe önem verilmesine, dünya ile Kıbrıs Türk halkının temasını geliştirecek ilişkilerin kurulmasının önemine işaret etti. 
DENKTAŞ
DP Milletvekili Serdar Denktaş da, Cumhurbaşkanlığı bütçesine olumlu oy vereceklerini belirterek başladığı konuşmasında, örtülü ödeneğin bir gereklilik olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanlığı makamının önemine değinen Denktaş, bu makama karşı yapılacak ağır eleştirilere izin verilmemesi gerektiğini anlattı. 
Denktaş, Kıbrıs müzakere sürecine yönelik Türkiye ile birlikte ciddi bir çalışma yapılmasının gerekliliğine işaret ederek, Rum tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bir Elen devleti ve Rum vatanı haline getirdiğini, Kıbrıs Türk halkının da bu süreçte kendi devletini kurduğunu kaydetti. 
Annan Planı dönemine değinen ve Rum tarafının bu plana “Hayır” dediğini hatırlatan Denktaş, “Belki de plana evet denseydi bugün yine mal mülk paylaşımı konusundan sıkıntılar yaşanacaktı ancak önemli olan Kıbrıs Türk halkına onurlu bir yaşamı sağlayacak adımların atılmasıdır” dedi.
5’li olan Crans Montana’nın görüşmelerde bugüne kadar gelinen en üst seviye olduğunu kaydeden Denktaş, Berlin’de seviyenin 3’lüye düşürülmesini eleştirerek, görüşmelerin artık 5’li yapılması gerektiğini belirtti.
Liderlerin görüşmesiyle artık bu işin sonuçlanamayacağının ortaya çıktığını ifade eden Denktaş, sürecin bundan sonra doğru yönetilmesi gerekliliğine işaret etti. 
Denktaş, ambargoların kaldırılması için bugüne kadar KKTC’nin veya Türkiye’nin ne yaptığını sorarak, Kıbrıs Türk halkının geleceği için ortak hareket edilmesi ve birlikte karar vermesi gerektiğini belirtti. Denktaş, ilk önce Rumlar gibi devlete sahip çıkılması gerektiğini, ortak paydada buluşup bir mutabakata varmanın tüm partilerin görevi olduğunu söyledi. 
BM tarafından yıllardır sürdürülen sürecin Kıbrıs’a bir çözüm getirmeyeceğine inandığını belirten Denktaş, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal altında olduğunu BM ve üyelerine anlatılması, müzakerelerin de bu şekilde yapılması için aktif bir şekilde çalışılması gerektiğini kaydetti. 
ERHÜRMAN
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman da konuşmasında son dönemde siyasette yaşanan ilginç gelişmelere işaret ederek, bazı kavramların ortak kullanılmaya başlandığını ifade etti. Erhürman, statükonun ne olduğunu ortak bir şekilde dile getirmeleri durumunda ortak kararların daha kolay alınabileceğini belirtti. 
Erhürman, kendilerine göre statükonun, doğrudan ticaret yapamama, direk uçuşların olmaması, Maraş’ın kapalı kalması, sanatçıların ve sporcuların uluslararası alana çıkamaması, turizm ile yükseköğretimde yaşanan sıkıntılar ve sonuçları olduğuna işaret ederek, bunun da bu şekilde devam etmesini kimsenin istemediğini kaydetti. 
Bu statükonun aşılması için akıl yoluyla düşünülmesi ve ortak hareket edilmesinin önemine işaret eden Erhürman, statükonun kırılması için en önemli imkanın önce Annan Planı döneminde, daha sonra da Crans Montana’da yaşandığını ancak  “o” veya “bu” sebeple bunun kaçırıldığını belirtti. 
Statükonun olduğu yerde kaldığını ifade eden Erhürman, bugünkü koşullarda direk ticaret, direk uçuş, Kapalı Maraş sorunlarını çözemediklerini, bu yüzden temel sorunun ‘bundan sonra ne yapılması gerektiği’ olduğunu kaydetti. 
Erhürman, bundan sonra sonuç odaklı, ucu açık olmayacak bir sürece önem verdiklerini ifade ederek, BM Genel Sekreteri’nin kendi koyduğu kriterlere sahip çıkmasının ve süreci bu şekilde yönetmesinin önem taşıdığını söyledi. 
Tufan Erhürman, Crans Montana sonrası iki buçuk yılın kaybedildiğini, ancak Berlin sonrası olumlu bir sonucun ortaya çıktığını ifade etti.
Erhürman, hedefin biran önce kapsamlı çözüm olduğunu fakat ülkede bir türlü çözülemeyen siyasi devamsızlık gibi bir ciddi sorun olduğunu söyledi.
Eğitim sistemi içerisinde bilgisayar kodlama ve yabancı dilin öne alındığını fakat bu konuda da kısa vadeli hükümetlerin bu önemli sorunlara odaklanamadığını dile getiren Erhürman, Cumhurbaşkanlığı makamının halkını oyuyla doldurulan bir makam olduğunu ve klasik anlamda bir parlamenter sistemin olmadığını kaydetti.
Cumhurbaşkanlığında oturan bir kişiye eleştirinin mümkün olabileceğini fakat eleştiriler sınırları aştığı zaman gündeme gelen tehdit ve hakaretlerin o makamda oturana değil Kıbrıs Türk halkına yönelik olduğunu söyleyen Erhürman, Cumhurbaşkanlığı makamına içerden ve dışardan her türlü hassasiyet gösterilmesi gerektiğini belirtti.




DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Puan Durumu